بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمۡثَٰلَكُمۡ وَنُنشِئَكُمۡ فِي مَا لَا تَعۡلَمُونَ ٦١

(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.

– Hasan Basri Çantay

وَلَقَدۡ عَلِمۡتُمُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُولَىٰ فَلَوۡلَا تَذَكَّرُونَ ٦٢

Andolsun ki birinci yaratılışı (nızı) bildiniz. Fakat (tekrar yaratılacağınızı da) düşünmeli değil misiniz?

– Hasan Basri Çantay

أَفَرَءَيۡتُم مَّا تَحۡرُثُونَ ٦٣

Şimdi bana ekmekde olduğunuz (tohum) u haber verin.

– Hasan Basri Çantay

ءَأَنتُمۡ تَزۡرَعُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلزَّٰرِعُونَ ٦٤

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

لَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَٰهُ حُطَٰمٗا فَظَلۡتُمۡ تَفَكَّهُونَ ٦٥

Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız.

– Hasan Basri Çantay

إِنَّا لَمُغۡرَمُونَ ٦٦

(Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır».

– Hasan Basri Çantay

بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ ٦٧

«Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız».

– Hasan Basri Çantay

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلۡمَآءَ ٱلَّذِي تَشۡرَبُونَ ٦٨

Şimdi içmekde olduğunuz suyu söyleyin bana.

– Hasan Basri Çantay

ءَأَنتُمۡ أَنزَلۡتُمُوهُ مِنَ ٱلۡمُزۡنِ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنزِلُونَ ٦٩

Onu bulutdan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

لَوۡ نَشَآءُ جَعَلۡنَٰهُ أُجَاجٗا فَلَوۡلَا تَشۡكُرُونَ ٧٠

Eğer dileseydik onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?

– Hasan Basri Çantay

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِي تُورُونَ ٧١

Şimdi bana (yeşil bir ağacdan) çakmakda olduğunuz ateşi söyleyin.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu